Panek Et-Süt Entegre Gıda Kompleksi

BAKAN YILMAZ; “RECEP KONUK GİBİ BİR MİHMANDAR OLUNCA BAŞARI GELİYOR”














KGTÜ’NÜN AKADEMİK YIL AÇILIŞI GERÇEKLEŞTİRİLDİ


Konya Şeker AŞ’nin kurmuş olduğu, Bilimsel Araştırma, Teknoloji, Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından kurulan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin ilk öğrencilerini aldığı akademik yılın açılışı, Dedeman Otel’de düzenlenen törenle gerçekleştirildi. Törene, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk ,Milli Eğitim Bakan Yardımcı Orhan Erdem, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, AK Parti Konya milletvekilleri Hüsniye Erdoğan, Leyla Şahin Usta, Konya Valisi Yakup Canbolat, Karaman Valisi Süleyman Tapsız, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, çeşitli üniversitelerin rektörleri, öğretim üyeleri, öğrenciler ve aileleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile geniş bir davetli topluluğu katıldı.
 
“MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ TARIMDIR”

Törende konuşan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, öğrencilere ve üniversitelere 15 Temmuz'daki darbe girişimiyle ilgili mesajlar verdi. Yılmaz, ''Bu eğitim ve öğretim yılında üniversitelerimize ek bir görev düşmektedir. O da bu millete bir daha 15 Temmuz'u yaşatmamak için gereken şuurun öğrencilere verilmesidir'' dedi. Bakan Yılmaz, 2002 yılında 76 olan üniversite sayısının şu an 181'e ulaştığını ve 81 ilin tamamında üniversite kurulduğunu belirtti. Ülkeler için tarım sektörünün her dönemde önemli olduğuna dikkat çeken Yılmaz, ''Bugün bilgi çağında gıda güvenliği önemini artırarak devam etmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi milli ekonominin temeli tarımdır. Bu sadece 1920'lerde 30'larda değil, bugünlerde ekonomimizin en önemli bölümünü tarım almaktadır'' dedi.       


15 TEMMUZ DARBE MESAJI   

“Ülkemiz 15 Temmuz 2016 tarihinde akşam saatlerinde milli iradeyi, demokrasiyi, hukuk devletini ve halkımızın sarsılmaz birliğine hedef alan alçak bir darbe girişimine maruz kalmıştır'' diyen Bakan Yılmaz, “Üniversitelerde fikri ve vicdanı hür yeni nesiller yetişmesi gerekiyor. 'Ülkenin böyle bir daha karanlık gece yaşamaması için, uçurumun kenarına gelmemesi için hepimizin sorumlulukları vardır. Üniversitelerimizde fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, hakka inanan, ilmin ışığında sorgulayan bireylerin yetiştirilmesi ve bizi millet yapan değerlerin öğrencilerimize aktarılması gerekir. Güçlü ve istikrarlı hür ve demokratik düzenin gerçekleşmesi ve devamı için gençlerimizin demokrasi kavramını içselleştirmesi, benimsemesi gerekir. Nitekim 15 Temmuz'da yaşadığımız karanlık gece milletimizin, özellikle gençlerimizin sahip olduğu bilinçle aydınlık bir gündüze bırakmıştır. Biz üniversitelerimizin bu sorumluğunu hakkıyla yerine getireceğini inanıyoruz'' diye konuştu.
 
YILMAZ: “KGTÜ, TÜRKİYE’NİN SEÇKİN ÜNİVERSİTELERİ ARASINDA”

İlk öğrencilerini alarak eğitime başlayan Konya Tarım ve Gıda Üniversitesini bir üretici Kooperatifinin dolayısıyla çiftçinin kurduğunu söyleyen Bakan Yılmaz, Recep Konuk gibi bir mihmandar olunca da başarıların geldiğine ifade ederek, Konya’nın dördüncü üniversitesi olan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin, sahip olduğu imkânlarla Türkiye'nin seçkin üniversiteleri arasında yer aldığını söyledi. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin, mezuniyet sonrası öğrencilerine iş garantisi vermesi ile diğerlerinden ayrıldığına dikkat çeken Yılmaz, bilginin kaynağı üniversitelerin, toplumun yolunu aydınlatan meşaleler olduğunu vurguladı. Yılmaz, “bilgiyi ürüne dönüştüren üniversite anlayışıyla hayata geçirilen, öğrencilere pratik ve uygulamayı bir arada vermeyi amaçlayan üniversitemizin kuruluşunu gerçekleştiren Bilimsel Araştırma, Teknoloji, Eğitim ve Kültür Vakfına ve vakfın kurucusu Konya Şeker ve Anadolu Birlik Holdinge, ülkemize böyle nadide bir eğitim kurumunu kazandırdığı için teşekkür ediyorum. Üniversite, gıda ve tarım alanında en yüksek puanla öğrenci kabul eden bir üniversite konumundadır. Bu bir başarıdır. Konya’nın dördüncü üniversitesi olan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin başarılarının artarak devam etmesini diliyorum” dedi.


 
“KGTÜ, ÖRNEK ALINAN BİR FARKLILIK OLUŞTURACAK”

Ülkelerin en büyük gücünün, bilgiye sahip nitelikli insan gücü olduğunu anlatan Yılmaz, "Bu kaliteli insan gücünün artırılması, kaliteli eğitimle mümkündür. Bu bilinçle ülkemiz kaynaklarının büyük kısmını eğitime ayırdık. Bu anlamda devlet olarak üstümüze düşeni yapmaya çalışıyoruz. Bu düşünce ile üniversite sayısını artırdık. 2002'de 76 olan üniversite sayısı bugün 181'e ulaşmıştır. 81 ilimizin tamamı üniversiteye kavuşmuştur. Bazılarında ise birden fazla üniversite vardır." diye konuştu. Yılmaz, üniversitelerin uluslararası rekabet gücüne ulaşmasını da önemsediklerini dile getirerek, hükümet olarak eğitimin her alanına büyük destek verdiklerini ifade etti. Ülkelerin bilim ve eğitim alanlarında fark oluşturdukça büyüdüğünü belirten Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: "Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi inanıyorum ki gıda ve tarım alanında çarpıcı, örnek alınan bir farklılık oluşturacaktır. Bu eğitim kurumunda öğrencilerimiz teorik bilgi ile uygulamayı birlikte gerçekleştirecek. Bu da okul sonrası üretim sürecini kısaltacaktır. Üretim sürecinin kısalması da insanımızın daha çok refaha kavuşması ve zengin olması demektir. Üniversitelerden beklenen de budur. Ülkeler için tarım sektörü her dönem için önemli olmuştur. Bugün bilgi çağında gıda güvenliği de önemini artırmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi milli ekonominin temeli tarımdır. Bugün ekonomimizin en önemli bölümünü tarım oluşturmaktadır."


 
“KAYNAĞI DIŞARIYA AKTARIRKEN DAHA ÇOK ÜRETİLMİŞ BİLGİYİ AKTARIYORUZ”

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’dan önce kürsüye gelen TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin kuruluş çalışmalarını 2009 yılında başlattıklarını ve çok sayıda arama konferansı gerçekleştirdiklerini, uzun ve titiz bir çalışma sonunda kurdukları üniversitenin eğitime başlamasının heyecanını yaşadıklarını belirterek, “2013 yılının Nisan ayında bu üniversitenin son arama konferansını akademisyenlerden, tarım sektöründen ve gıda sanayinden temsilcilerden oluşan geniş katılımlı bir toplantı ile yapmıştık. O toplantıda aynen şunları söylemiştim; Türkiye’nin, Cumhuriyetimizin 100’ncü kuruluş yıldönümünde turizmde, hizmet sektöründe, ticarette, milli gelirde, sanayi de tarımda ulaşmayı arzuladığı büyük hedefler var. Bu hedeflere ulaşmak için her sektörde mutlaka yapılanlar ve yapılması gerekenler var. Konya Şeker olarak biz iki ana sektörde ev sahibi konumundayız. Bu sektörler, gıda ve tarım. Biz asli sahibi olduğumuz sektördeki hedeflere baktık, o hedefler için ne yapabileceğimizi değerlendirdik ve bir adım atmak için harekete geçtik. Türkiye 2023’te dünyadaki tarım ekonomileri içinde ilk beşte yer almayı hedefliyor. Bugünkü tarımsal hasılasını 2,5 kat arttırmayı arzuluyor. Bu hedef kâğıt üzerinde doğru bir hedef. Potansiyelimiz var mı? Var. Bizim tarımsal hasılamız, kâğıda öyle yazdık diye 150 milyar dolara çıkmayacak. Soru şu; mevcut verimlilikle aynı topraklarda aynı tarım tekniği ve teknolojisiyle %150’lik bir artışa imza atmak mümkün mü? Ya da mevcut akışı değiştirmeden tarımla sanayiyi entegre etmek, gıda sanayimizi daha da büyütmek, uluslararası gıda markaları oluşturmak mümkün mü? Biz mümkün desek bile bunu matematik tekzip eder, demiştim. Arazi varlığı Türkiye’den daha küçük olan Hollanda ve Japonya’nın tarımsal üretim ve gıda sektöründeki etkileyici performanslarını örnek gösterip takdir etmek bir erdemdir. Ancak ondan daha etkileyici olan, bunu birilerinin kendisine dert edinmesidir. Biz bunu kendimize dert edindik. Her ikisine de baktık, her ikisinin de tarım sektörüne ve tarımsal sanayiye hizmet eden, patent ve buluş üreten sağlam bir bilimsel alt yapısı var. Başka; ciddi bir üretim organizasyonları, sektörle entegre sanayileri ve en önemlisi de hedefleri var. Yani takım oyunu oynuyorlar. Tarım sektörü sadece tarladan veya ahırdan ağıldan ibaret değil. Sektörün tek oyuncusu da üretici değil. Sektörde yer alan ya da sektörle içli dışlı birçok oyuncu var. Sanayici var, tüccar var, celep var, bürokrat var, işadamı var, akademiysen var, mühendis var, veteriner var, teknisyen var. Yani çok sayıda oyuncu var. Üretici bunlardan sadece biri. Ancak her mağlubiyette bu takımın yükünü üretici çekiyor ve yenilen golün mesuliyeti de ceremesi de üreticiye yükleniyor. Kimse niye nitelikli tohum üretmedin diye üniversiteyi sorgulamıyor. Tüccara tarımsal ürünü işlenmeden niye ihraç ettin diye sormuyor. Herkes dönüp üreticiye sen pahalı ürettin diyor. Verimsizsin diyor. Suyu çok kullanmakla suçluyor. Bu bir takım oyunu ve bu takım oyununu üniversitesiyle, tüccarıyla, sanayicisiyle, mühendisiyle, veterineriyle, tarımsal örgütlenmeleriyle, bürokratıyla hep beraber oynamak zorundayız, ortak hedef tayin etmek zorundayız. Üretici yine bu takımın bedensel yükünü çeksin, üreticinin terlemekten yana bir şikâyeti zaten yok. Ancak bu takım artık savunma yerine hücum etsin. Kazanmaya mesafe almaya başlasın. Bunun için yaratıcılığa, efektif işler yapmaya ihtiyacımız var. Yani sektörün, Aziz Sancarlarını, Mehmet Öz’lerini, Arda Turan’larını yetiştirmemiz gerekiyor” demiştim. Bu üniversite işte tarım ve gıdanın yıldızlarını, tarım ve gıdanın kurmay heyetini yetiştirmek için kuruldu” dedi.

 
 
KONYA ŞEKER SORUMLULUK ÜSTLENDİ

Tarım ve gıda sektöründe sürecin bütününe hakim, tarım ile tarımsal sanayiyi entegre bir biçimde okuyabilen nitelikli insan kaynağına ihtiyaç olduğunu, bu ihtiyacın ya Türkiye içindeki üniversitelerden mezun olan öğrencilerin pratiklerini geliştirmek için işletmelerin uzun yıllar yapılarak giderildiğini ya da yurt dışında gıda ve tarım alanında multidisipliner eğitim veren üniversitelerden mezun olanlarla karşılandığını belirten “Sektörün ihtiyacı olan gençlerimizin hepsini teori ile pratiği birlikte veren yurt dışındaki Yükseköğretim Kurumlarına göndermek elbette mümkün değil, ancak oradaki eğitim sistemini burada kurmak pekâlâ mümkündü ve biz de burada kurduk” ifadelerini kullandı. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin ilk öğrencileri olan gençlere; “Sizin okuyacağınız bu üniversitenin arkasında milyonlarca çiftçi var. Bu üniversite onların ekmeklerinden arttırdıklarıyla kuruldu. Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın, Türkiye’de milli gelirden en az pay alan kesim olan çiftçi kesimi ekmeğinden arttırdıklarıyla bir üniversite kurdu. Bu fedakârlığın yegâne sebebi bu üniversitenin ürettiği bilgi, teknoloji ve yetiştireceği nitelikli gençlerle o ekmeğin büyümesine, büyütülmesine hizmet etmesidir. Sizden uzun vadede beklentimiz başta bu kurum olmak üzere ülkemiz tarım-gıda sektörlerinin büyümesine katkı yapmanızdır. Bunun bugünden yarına olmayacağını biliyoruz. Biz sabırla size ve sizden sonra gelecek kardeşlerinize yatırım yapmaya devam edeceğiz. Çünkü biz şunu biliyoruz, Hazreti Mevlana’nın dediği gibi bardağınız küçükse deryayı suçlayamazsınız. Dünya gıda pazarından bu kurumun ve ülkemizin daha çok pay alması için bizim bardağı büyütecek ve bardak sayısını arttıracak zihinlere, yani bardak ustalarına ihtiyacımız var ve o usta adayları sizlersiniz” diyen Başkan Recep Konuk öğrencilere tavsiyelerde de bulunduğu konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Size benim naçizane tavsiyem teoriyi pratikle birleştirin. Siz bu ülkenin bu açıdan en şanslı öğrencilerisiniz. İddialı söylüyorum, Türkiye’de hiçbir üniversite teori ile pratiği aynı anda sunacak imkâna sizin kapısından adım attığınız üniversite kadar sahip değil.

Ziraat okuyacaksanız, on binlerce dekar emrinizde. Binlerce çiftçinin tecrübesinden yararlanma imkânı elinizde. Veterinerlik ya da hayvansal üretimle ilgili 8 çiftlikte pratik yapma, dünyanın en büyük Et ve Süt Entegre Tesisinde sürecin bütününe hâkim olma şansını kullanmak sizin elinizde. 41 tane üretim tesisi sizin edindiğiniz teorik bilgileri, onlarca alt sektörde pratiğe dökebilmeniz için hazır bekliyor. Tarımsal AR-GE’mizden, gıda sanayinde ülkemizin en gelişmiş AR-GE ve ÜR-GE merkezlerine kadar tüm imkanlarımız sizin tecrübe ile de mezun olmanız için var. Pazarlama ve satış departmanlarımız sizi pazarlarla buluşturmak, pazar dinamiklerine de hâkim olarak mezun olmanız, yani donanımınıza donanım katmanız için hazır. 11.000 çalışanımızın tecrübeleri ile eğitiminizi zenginleştirmek sizin elinizde.

Sizlere benim tavsiyem, bu kurumun her tesisinin kapısından içeri adım atın. Bulduğunuz her yerde iş hayatında pişmiş meslek büyüklerinizle sohbet edin, soru sorun, onlarla konuşun, çekinmeden fikirlerinizi söyleyin, tartışın. Ben dâhil bu kurumdaki herkesi pratikteki tecrübesini size aktarması için zorlayın. Elinizde bir şans var üniversitenin duvarlarının içine kendinizi kapatmayın. Her fırsat bulduğunuzda, gelecekte bu kurumda, ülkemiz gıda ve tarım sektöründe sorumluluk üstlenecek gençler olarak işin başında olun.



Beatles’ı hepiniz bilirsiniz. Dünya müzik dünyasını 1964 yılında Amerika’ya gelişleriyle altüst eden bu gurup ilk kez 1957’de bir araya gelerek İngiltere’nin Liverpool kentinde müzik yapmaya başlamışlar. Onları 7 yıl sonra efsane yapan husus ne biliyor musunuz? Pratik. Bolca pratik. İnsan takatini zorlayacak kadar pratik yapmaları. Hikâye şu; İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın Hamburg şehrinde bir girişimci 24 saat canlı müzik çalınacak bir kulüp açmaya karar verir. Almanya’da bu kulüpte 24 saat müzik yapılmasını sağlayacak yeter sayıda gurup veya müzisyen yoktur. İngiltere’den guruplar getirmeye karar verir. Liverpoollu bir menajerle temasa geçer. O menajer henüz müzik piyasasında yer edinmemiş Beatles’i Hamburg’a gönderir. Hamburg’a adım atan Beatles o kulüpte günde sekiz saate varan sahne performansı sergiler günlerce. 1960-62 arasında sadece 1,5 yılda 270 gece Hamburg’da canlı müzik yapan Beatles’in bu konserlerinin en kısası 5 saatti. 7 yılda Almanya’da toplamda 1.200 kez sahneye çıkan ve 5-8 saat sahnede kalan Beatles’in İngiltere konserleri 1 saati asla aşmıyordu. Almanya tecrübesi olmasaydı dünyanın en iyi sahne performansına sahip efsane gurubu belki de olmayacaktı. Almanya tecrübesi kendi tabirleriyle onlara pratik kazandırmıştı. Rock dışında repertuvarlarını genişlettiler. Yani müziğin bütününe hâkim oldular. Sahne dirençlerini yükselttiler.



Şimdi de size daha tanıdık bir isim Steve Jobs. Steve Jobs’u bilmeyeniniz yoktur. Evet, Apple’ın kurucu ortağı Steve Jobs’tan bahsediyorum. Dünyanın en büyük şirketlerinden birinin kurucusundan.
Jobs, dünyanın hem marka değeri hem cirosu en büyük şirketlerinden birini kurdu. Zengin bir aileden mi geliyordu? Hayır. O’nu farklı kılan neydi biliyor musunuz? Ailesinin yaşadığı, kendisinin büyüdüğü yer. Jobs Kaliforniya Mont View’da büyüdü. Jobs’un büyüdüğü kentin özelliği Silikon Vadisi’nin ilk ve en etkileyici bilişim şirketlerinden Hawlett-Packard mühendislerinin çoğuyla aynı kasabada yaşamasıydı.
Jobs’un biyografisini anlatan bir çalışma (Accidental Millionaire) O’nun çocukluk dönemini anlattığı bölümde şöyle diyor;

“Jobs Hawlet-Packard’daki bilim adamlarının akşam sohbetlerine katılıyordu. Sohbetler elektronikteki son ilerlemelerle ilgiliydi ve Jobs kişiliğinin ayırt edici bir özelliği olan bir tarz ortaya koyarak mühendislerin yakasına yapışıyor ve onlardan ek bilgiler sağlıyordu. Bir keresinde yedek parça istemek için şirketin kurucularından Bill Hawlett’i bile aradı. Jobs sadece istediği parçaları almakla kalmadı, yaz için bir iş koparmayı da başardı. Bilgisayar üretilen bir montaj hattında çalıştı ve öylesine büyülendi ki kendi bilgisayarını tasarlamaya çalıştı.”
O dönemde belki tasarlamaya çalıştı ancak sonrasında onlarca tasarıma imza attı.

Size iki tane örnek, biri pratikle ilgili diğeri yılların birikimine sahip insanların tecrübelerinden istifade etmekle ilgili. Bu ikisi yeterli mi? Elbette yetmez. İlgi ve yeteneğin de olması gerektiğinin farkındayım. Ancak siz zaten hepiniz buraya isteyerek geldiniz ve ilgide bir eksiklik yok. Şimdi sıra o ilginizi tecrübe ve pratikle donatmakta. Hepinizden ricam imkânınız var, bu kurumun imkânları var, Beatles kadar olmasa da size yetecek kadar pratik yapın. İkincisi ben dâhil hepimizin yakasına yapışın öğrenmek istediklerinize cevap alana kadar bizi ve bu kurumdaki her çalışanı sıkıştırın.
Siz bize bıktırana kadar soracaksınız, her işletmemizde pratik yapacaksınız ki, tarım ve gıda sektörünün John Lenon’ları, McCarty’leri, Steve Jobs’ları olacaksınız.”
 
Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin eğitime başlaması nedeniyle düzenlenen törende KGTU Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem,   Mütevelli Heyet Başkanı Mikdat Çakır, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş ile Konya Valisi Yakup Canpolat da birer konuşma yaptılar.


 
ÖĞRENCİLERE İŞ GARANTİSİ SUNULUYOR

Türkiye’nin en büyük 37’nci sanayi kuruluşu olan Konya Şeker A.Ş.’nin desteğiyle öğrencilerine “iş garantisi” de sunan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, öğrencilerine sadece diploma vermekle yetinmeyecek. Mezunlarının hayata; diplomayla değil, iş tecrübesiyle de atılmalarını sağlayacak. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, İngilizce eğitim verecek ve öğrencilere eğitimleri sırasında ulusal ve uluslararası Ar-Ge projelerinde yer alma fırsatı sunacak. Sanayi ile iç içe, uygulama odaklı bir eğitimi benimseyen üniversitede,  öğrencilerin mezun olmadan kendi alanlarında kayda değer bir tecrübeye sahip olmaları hedefleniyor.
 
ALANINDAKİ İLK OLMA ÖZELLİĞİ TAŞIYOR

Bu yıl 11 farklı lisans ve yüksek lisans programı ile öğrencilerini karşılayan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinde, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi – Mühendislik Programları altında Gıda Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği ve Biyomühendislik, Tarım ve Doğa Bilimleri Fakültesi  - Genetik ve Yaşam Bilimleri Programları altında Bitkisel Üretim ve Teknolojileri ile Moleküler Biyoloji ve Genetik, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi – İktisadi ve İdari Programlar altında Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik ile Ekonomi lisans programlar bulunuyor. Fen Bilimler Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü kapsamında yüksek lisans programlarının da yer aldığı üniversitede, Bilgisayar Mühendisliği (Tezli-İngilizce), Biyoteknoloji (Tezli-İngilizce), Tezli İşletme (Türkçe ve İngilizce) ve Tezsiz İşletme Yüksek Lisans Programları bulunuyor. Türkiye’nin gıda ve tarım alanındaki ilk ihtisas üniversitesi olan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinde, İngilizce eğitim verilecek ve öğrencilere çağın teknolojileri olarak kabul edilen biyoteknoloji, nanoteknoloji ve enformatik-iletişim teknolojileri gibi alanlarda uzmanlaşmanın yanı sıra, en güncel teknolojilerle donatılmış laboratuvarlarda ve bazıları dünyada ilk olan Ar-Ge faaliyet ve projelerinde yer alabilme imkânı sağlanacak.